Dolmabahçe
Sarayı İstanbul’un Beşiktaş ilçesinin sınırları içindedir. Kabataş’tan
Beşiktaş’a kadar uzanan Dolma bahçe caddesi ile İstanbul Boğazı arasında
yaklaşık 250.000 metre karelik bir yer üzerindedir. Dolmabahçe Sarayı, Osmanlı
Sultanlarından Sultan Abdülmecid (1839-1861) tarafından yaptırılmıştır. İnşa
hasına 13 Haziran 1843 yılında başlanmış 7 Haziran 1856 yılında tamamlanmıştır.
Dolmabahçe sarayının bulunduğu alan daha önceleri Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği, Boğaziçi'nin büyük bir koyu idi. Dolmabahçe Sarayı, 600 m
uzunluğunda mermer bir rıhtım üzerinde inşa edilmiştir. Şimdiden iyi gezmeler..
Açık adresi ; : Dolmabahçe Caddesi, Beşiktaş 3435730 Temmuz 2017 Pazar
İSTANBUL SAHABELERİNDEN EYÜP SULTAN Hz. LERİ (Ra), TARİHİ EYÜP SULTAN CAMİİ VE TÜRBESİ
Eyüp Sultan
Hz.leri (Ra) türbesinin ve camisinin yerini istanbulun Eyüp ilçesinde
bulunmaktadır. İstanbul’da kabri bulunan sahabelerdendir. Eyüp Sultan hazretlerinden(r.a.) bahsedersek
; Eyüp Sultan hazretlerinin (ra.) tam
adı Ebu Eyyûb El-Ensari (r.a.) dir. Doğum adı ise Halid bin Zeyd bin
Kuleyb’dir. En büyük sahabelerdendir. Peygamberimiz Hz. MUHAMMED (sav) Mekke’den Medine’ye göç ettiğinde evinde
misafir eden sahabedir. Bu sebeple kendisine bu olaydan sonra mihmandar-ı
nebevî de dendiği olmuştur. Bedir, Uhud ve Hendek Savaşı’nın
kahramanlarındandı. Peygamberimiz Hz.
MUHAMMED (sav)’in ‘İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne
güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” Hadisene şeref olmak için
ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul’a gelip cihatta katılmıştır. Burada vefat
etmiştir. Eyüp Sultan Hazretleri (ra) kabir yeri için ise; şehit olunca,
mezarını şu an bulunduğu yere defnederler. Cenaze törenini seyreden imparator
güler: ‘Bunlar da amma akılsız’ der, ‘Onlar gidince bizim o mezarı yok
edeceğimizi bilmiyorlar mı?’ Bunun üzerine Halife El Mehdi sert bir mektup
yazar ve öyle bir şey olduğu takdirde İstanbul’da taş üstünde taş
bırakmayacağını sert bir dille bildirir. Bu sert mektup üzerine İmparator
bizzat gelerek şu anki yeri koruma altına alır. Kuşatma kaldırıldıktan sonra
Rumlar ve Bizans İmparatoru da burayı sık sık ziyaret ederlermiş. Şeklinde
bilgiler vardır. Fakat Latinler İstanbul’u işgal edince her yerini olduğu gibi
burayı da talan eder ve türbeyi ortadan kaldırdıkları söylenmektedir. Türbenin
şimdiki yerini ise ; Akşemsettin hazretleri manevi keşif üzerine mezar yerini
tespit eder ve mezarın biri başına biri de ayakucuna olmak üzere iki fidan
dikip ertesi gün tekrar gelmek üzere ayrılır. Fatih Sultan Mehmet Han, kalbinin
mutmain olması için o iki fidanı gece vakti söktürüp şu anki girişte çeşmelerin
bulunduğu yere diktirir. Yüzüğünü ise Akşemsettin Hazretlerinin tespit ettiği
yere gömer. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde Akşemsettin Hz. gelir ve
doğruca ağacın olduğu yere değil bir gün önce tespit ettiği yere gider. Ve
yüzüğünü padişaha iade eder. Gerçekten o bölge kazılır ve Eyüp Sultan
Hazretlerinin hiç bozulmamış bedenine ulaşılır. Akşemsettin Hz ‘lerine
sorarlar: ‘Efendim o ağaçlarla ilgili neler söyleyeceksiniz?’ Gülerek ‘İyi
yapmışsınız o bölge de Eyüp Sultan Hazretlerinin(ra) yıkandığı yerdir’ der.
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet Hazretleri o bölgenin çevrilmesini ve her
bölgeye bir çeşme yapılmasını emreder. bugün gördüğümüz çeşmeler o çeşmelermiş.
Eyüp Sultan
Camii ve türbesi İstanbul’un Eyüp semtinde bulunmaktadır. Metrobüsle Ayvansaray
durağından, tramvayla Topçulardan, otobüsle ise Zalpaşa durağında inerek
gidebilirsiniz. Eyüp Sultan Camii ve türbesi 1459 yılın da inşa edilmiştir.
1733'de yeni uzun minareler yapılmış. 1823'de deniz tarafındaki minareye
yıldırımla hasar gördüğü için yeniden inşa edildi. Merkat caminin kuzey
tarafında ve iç avlunun hemen önündedir. Türbenin mimarı özelliklerinden biraz
bahsedersek sekiz köşeli olup tek kubbelidir. Kesme taştan yapılmıştır. Kubbe
cephe yüzlerine oturtulmuş. Cephe köşelerine kabartma sütunlar yapılmış.
Pencere söveleri mermerdir. Alt pencerelerin pirinçten dökme kapakları vardır.
Cami ise; dikdörtgen planda olup mihrabı
çıkıntılıdır. Merkez kubbe altı sütun ve kalın kâgir desteklidir. Dış avlunun
caddeye açılan iki kapısı vardır. İç avlu 12 sütuna müstenit 13 kubbelidir.
Avlunun ortasında şadırvan vardır.
Eyüp Sultan Camiisi ve Türbesi cuma, kandil ve
bayram günleri ziyaretçilerle dolup taşmaktadır. Kısmetini açmak isteyen
kızlar, yeni evlenenler, sünnet çocukları, iş ters gidenler ve çeşitli
istekleri dilekleri olan kişiler tarafından ziyaretçi akınına uğramaktadır. Eyüp Sultan Hz. Lerini (ra) vesile kılarak
dualarda bulunmaktadırlar. Şimdiden iyi gezmeler.
İSTANBUL EVLİYALARINDAN AZİZ MAHMUT HÜDAYİ TÜRBESİ ve CAMİİ (ks)
İstanbul
evliyalarından Aziz Mahmut Hüdayi Hz.’lerinin (ks) türbesi ve Caminin yeri
İstanbul’un Üsküdar ilçesinin sınırları içerisindedir . Aziz Mahmut Hüdayi
Hz.’lerinin (ks) hayatından kısa bir bilgi vermek isterim.
Aziz Mahmut
Hüdayi Hz.’lerinin (ks) 1541 yılında Şereflikoçhisar’da doğmuştur. Çocukluğu
Sivrihisar'da geçmiştir. Medrese eğitimini istanbul' da tamamlamıştır. Edirne,
Mısır, Şam ve Bursa'da Kadılık ve Müderrislik yapmıştır. Halvet’îyye Sufi İslam
Tarikat’ının bir alt sınıfına ait olan Bayram’îyye Tarikat’ının devamı
niteliğinde bulunan Celvet’îyye (Celvetî) Tarikat’ının kurucusudur. Aziz Mahmud
Hüdayi Hz.’lerinin (ks) otuz üç yaşında
iken, hocası Nazırzâde ile Bursa'ya gelmiş. Üç sene Ferhâdiye Medresesinde
müderrislik yapmış. Üç sene sonra, hocasının vefatı ile Bursa kadılığına
getirilmiş. Bursa kadısı olarak vazifeye Aziz Mahmud Hüdayi Hz.’lerinin (ks)
kadılığı esnasında bir gece rüyasında Cehennem'i ve Cehennem'in ateşinde
tanıdığı bazı kimselerin yandığını görmüş. Bu korkunç rüyanın verdiği dehşet ve
üzüntü içindeki günlerde, bir hanım bir dava getirmiş. Bu davadan sonra Bursa
kadılığını bırakmış ki, hadise şöyleymiş: Bu hanımın fakir kocası "Eğer bu
sene de hacca gidemezsem seni üç talak ile boşadım." demişti ve o günlerde
Bursa'da, halkın manevi terbiyesi işi ile meşgul olan veliyullahtan Muhammed
Üftade Hz.’lerinin (ks) himmeti ile 2 günde hacca gidip geldiğini iddia
etmekteydi. Kadı hayret ederek, mahkemeyi hacıların dönüşüne bıraktı. Aradan
günler geçti. Bursalı hacılar geldi. Mahkeme gününde şahid olarak, fakirin hac
vazifesini yaptığını, hatta verdiği emanetleri getirdiklerini bildirdiler.
Kadı, şahitlerin verdiği bu ifade ile davacı hanımın nikâhı fesh etme isteğini reddetti.
Muhammed
Üftade Hz.’lerinin (ks) talebe olmak arzusuyla yanına gidince şu cevabı almış:
"Yazıklar olsun ey Kâdı Efendi! Herhâlde yanlış yere geldiniz. Burası
yokluk kapısıdır ve biz bu kapının kuluyuz. Hâlbuki sen varlık sâhibisin. Bu
hâlde ikimizin bir araya gelmesi mümkün mü? Senin ilmin, malın, mülkün, şânın
ve mâmûr bir dünyân var. Bizim gibi kulların Allahü teâlâdan (cc) başka kimsesi
yoktur. Atın bile gelmek istemeyip ayakları kayalara saplanmadı mı?"
buyurdu. Bu sözler ve yaptığı hatâ Aziz Mahmud Hüdayi'ye(ks) çok tesir etti.
Gözlerinden iki sıra yaş döküldüğü hâlde; "Efendim! Her şeyimi mübârek
kapınızın eşiğinde terk eyledim. Dileğim talebeniz olabilmek ve hizmetinizi
görmekle şereflenmektir. Her ne emrederseniz yapmaya hazırım." dedi. Bu
samimi ifade üzerine Üftâde (ks) hz’leri buyurdu ki: "Ey Bursa kâdısı!
Kâdılığı bırakacak, bu sırmalı kaftanınla Bursa sokaklarında ciğer satacaksın.
Her günde dergâha üç ciğer getireceksin!" Her şeyi bırakacağına, her emri
yerine getireceğine söz veren Aziz Mahmud Hüdayi (ks ) Hz’leri derhal kâdılığı
bırakıp ciğer satmaya başladı. Sırtında sırmalı kaftanı olduğu halde,
ciğerleri, Bursa sokaklarında, "Ciğerci! Ciğerci!" diye diye
bağırarak satıyordu. Bir yandan da hocası Muhammed Üftade Hz.’lerinin (ks) hizmetinde
bulunuyordu. Aziz Mahmud Hüdayi (ks ) Hz’leri her sabah erkenden kalkarak
hocasının abdest suyunu ısıtıp hazır ederdi. Bir sabah ise uykuya dalmış ve
ancak son vakitte uyanabilmişti. Derhâl ibriği aldı. Fakat ısıtmaya vakit
yoktu. Çünkü hocasının ayak seslerini işitiyordu. İbriği göğsüne bastırmış bir
halde kalakaldı. Üftâde eğilerek; "Haydi evlâdım suyu dök." dedi.
Hüdayi ise ibriği göğsüne bastırmış hâlde duruyor ve buz gibi olan suyu
hocasının eline dökmeye kıyamıyordu. Üftâde tekrar; "Haydi evlâdım! Ne
duruyorsun? Geç kalacağız." deyince, çekine çekine ve korkarak suyu
dökmeye başladı. Ancak hocasının sözü onu bir kat daha şaşırttı. "Evlâdım
Mahmud bu su ne kadar ısınmış böyle. Bunu normal ateş ile ısıtmayıp, gönül
ateşi ile ısıtmışsın. Bu hâl artık senin hizmetinin tamam olduğunu
gösteriyor." Böylece Muhammed Üftâde(ks), Hüdayi'ye(ks) icâzet, diploma
verdi ve onu çocukluğunu geçirdiği Sivrihisar'a, İslâmiyeti yaymak, emir ve
yasaklarını bildirmek üzere gönderdi.
Aziz Mahmud Hüdayi (ks), âilesiyle birlikte Sivrihisar'a giderek hizmete
başladı. Ancak burada sâdece altı ay kadar kalabildi. Hocasının ayrılığına
dayanamayarak tekrar Bursa'ya geldi. Bursa'ya geldiği günlerde, doksan yaşından
ziyâde olan hocasının hizmetini görmeye başladı. Bu hizmetlerinden çok memnun
olan Muhammed Üftâde; "Oğlum! Padişahlar ardınca yürüsün." diye dua
etti. O sene Üftâde (ks) vefat etti.
Aziz Mahmud
Hüdayi Hz. leri(ks) manevi bir işaretle Trakya'ya gitti. Bir müddet sonra da
Şeyhülislâm Hoca Sadettin Efendi vasıtasıyla İstanbul'a geldi. Küçük Ayasofya
Camii tekkesinde hocalık yapmaya başladı. Bu arada Fatih Camii'nde, talebelere,
tefsir, hadis ve fıkıh dersleri verdi. Burada kaldığı müddet içinde, ilim ve
devlet adamlarına kadar uzanan geniş bir muhit edindi. Bu arada, Üsküdar'da
kendi dergâhının bulunduğu yeri satın aldı. Buraya dergâhını inşa eyledi.
Dergâhında yüzlerce talebenin yetişmesi için çok uğraştı. Kısa zamanda namı her
tarafta duyuldu. Akın akın talebeler dergâhına koştular. Hasta kalplerine şifa
olan sohbetlerine kavuştular Pek çok alim yetişmiş. 1628 yılında Hakkın rahmetine kavuştu.
Aziz Mahmud
Hüdayi (ks) Hz. Lerinin "Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda
bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kerre türbemize gelip rûhumuza Fâtiha
okuyanlar bizimdir. Bize mensub olanlar,
denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmânlarını
kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de
ölümleri denizde boğularak olmasın!.." duası vardır. Aziz Mahmud Hüdayi
(ks) Hz. Lerinin Sultan I. Ahmed'in
talebi üzerine yaptığı o dua çok manalı olup türbeyi ziyaret edenler ve dua
edenler için bütün ulema ve evliya tarafından, bu duanın kabul olduğunu ve bu
yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin vefat günlerine
yakın öleceklerini haber verdikleri bildirilmiştir.
Aziz Mahmud
Hüdayi (ks) Hz. Lerinin Camii ve türbenin adresinin açık adresi; Aziz Mahmut
Hüdayi Mahallesi, Aziz Mahmud Efendi Sokak, Cami İçi No:1 34672
Üsküdar/İstanbul, Türkiye
Şimdiden iyi
gezmeler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)