24 Ekim 2016 Pazartesi

İSTANBUL EVLİYALARINDAN AZİZ MAHMUT HÜDAYİ TÜRBESİ ve CAMİİ (ks)


Arkadaşlar İstanbul evliyalarından Aziz Mahmut Hüdayi Hz.’lerinin (ks) türbesi ve Caminin yerini tariften önce sizlere hayatından kısa bir bilgi vermek isterim.

Aziz Mahmut Hüdayi Hz.’lerinin (ks) 1541 yılında Şereflikoçhisar’da doğmuştur. Çocukluğu Sivrihisar'da geçmiştir. Medrese eğitimini istanbul' da tamamlamıştır. Edirne, Mısır, Şam ve Bursa'da Kadılık ve Müderrislik yapmıştır. Halvet’îyye Sufi İslam Tarikat’ının bir alt sınıfına ait olan Bayram’îyye Tarikat’ının devamı niteliğinde bulunan Celvet’îyye (Celvetî) Tarikat’ının kurucusudur. Aziz Mahmud Hüdayi Hz.’lerinin (ks)  otuz üç yaşında iken, hocası Nazırzâde ile Bursa'ya gelmiş. Üç sene Ferhâdiye Medresesinde müderrislik yapmış. Üç sene sonra, hocasının vefatı ile Bursa kadılığına getirilmiş. Bursa kadısı olarak vazifeye Aziz Mahmud Hüdayi Hz.’lerinin (ks) kadılığı esnasında bir gece rüyasında Cehennem'i ve Cehennem'in ateşinde tanıdığı bazı kimselerin yandığını görmüş. Bu korkunç rüyanın verdiği dehşet ve üzüntü içindeki günlerde, bir hanım bir dava getirmiş. Bu davadan sonra Bursa kadılığını bırakmış ki, hadise şöyleymiş: Bu hanımın fakir kocası "Eğer bu sene de hacca gidemezsem seni üç talak ile boşadım." demişti ve o günlerde Bursa'da, halkın manevi terbiyesi işi ile meşgul olan veliyullahtan Muhammed Üftade Hz.’lerinin (ks) himmeti ile 2 günde hacca gidip geldiğini iddia etmekteydi. Kadı hayret ederek, mahkemeyi hacıların dönüşüne bıraktı. Aradan günler geçti. Bursalı hacılar geldi. Mahkeme gününde şahid olarak, fakirin hac vazifesini yaptığını, hatta verdiği emanetleri getirdiklerini bildirdiler. Kadı, şahitlerin verdiği bu ifade ile davacı hanımın nikâhı fesh etme isteğini reddetti.

Muhammed Üftade Hz.’lerinin (ks) talebe olmak arzusuyla yanına gidince şu cevabı almış: "Yazıklar olsun ey Kâdı Efendi! Herhâlde yanlış yere geldiniz. Burası yokluk kapısıdır ve biz bu kapının kuluyuz. Hâlbuki sen varlık sâhibisin. Bu hâlde ikimizin bir araya gelmesi mümkün mü? Senin ilmin, malın, mülkün, şânın ve mâmûr bir dünyân var. Bizim gibi kulların Allahü teâlâdan (cc) başka kimsesi yoktur. Atın bile gelmek istemeyip ayakları kayalara saplanmadı mı?" buyurdu. Bu sözler ve yaptığı hatâ Aziz Mahmud Hüdayi'ye(ks) çok tesir etti. Gözlerinden iki sıra yaş döküldüğü hâlde; "Efendim! Her şeyimi mübârek kapınızın eşiğinde terk eyledim. Dileğim talebeniz olabilmek ve hizmetinizi görmekle şereflenmektir. Her ne emrederseniz yapmaya hazırım." dedi. Bu samimi ifade üzerine Üftâde (ks) hz’leri buyurdu ki: "Ey Bursa kâdısı! Kâdılığı bırakacak, bu sırmalı kaftanınla Bursa sokaklarında ciğer satacaksın. Her günde dergâha üç ciğer getireceksin!" Her şeyi bırakacağına, her emri yerine getireceğine söz veren Aziz Mahmud Hüdayi (ks ) Hz’leri derhal kâdılığı bırakıp ciğer satmaya başladı. Sırtında sırmalı kaftanı olduğu halde, ciğerleri, Bursa sokaklarında, "Ciğerci! Ciğerci!" diye diye bağırarak satıyordu. Bir yandan da hocası Muhammed Üftade Hz.’lerinin (ks) hizmetinde bulunuyordu. Aziz Mahmud Hüdayi (ks ) Hz’leri her sabah erkenden kalkarak hocasının abdest suyunu ısıtıp hazır ederdi. Bir sabah ise uykuya dalmış ve ancak son vakitte uyanabilmişti. Derhâl ibriği aldı. Fakat ısıtmaya vakit yoktu. Çünkü hocasının ayak seslerini işitiyordu. İbriği göğsüne bastırmış bir halde kalakaldı. Üftâde eğilerek; "Haydi evlâdım suyu dök." dedi. Hüdayi ise ibriği göğsüne bastırmış hâlde duruyor ve buz gibi olan suyu hocasının eline dökmeye kıyamıyordu. Üftâde tekrar; "Haydi evlâdım! Ne duruyorsun? Geç kalacağız." deyince, çekine çekine ve korkarak suyu dökmeye başladı. Ancak hocasının sözü onu bir kat daha şaşırttı. "Evlâdım Mahmud bu su ne kadar ısınmış böyle. Bunu normal ateş ile ısıtmayıp, gönül ateşi ile ısıtmışsın. Bu hâl artık senin hizmetinin tamam olduğunu gösteriyor." Böylece Muhammed Üftâde(ks), Hüdayi'ye(ks) icâzet, diploma verdi ve onu çocukluğunu geçirdiği Sivrihisar'a, İslâmiyeti yaymak, emir ve yasaklarını bildirmek üzere gönderdi.  Aziz Mahmud Hüdayi (ks), âilesiyle birlikte Sivrihisar'a giderek hizmete başladı. Ancak burada sâdece altı ay kadar kalabildi. Hocasının ayrılığına dayanamayarak tekrar Bursa'ya geldi. Bursa'ya geldiği günlerde, doksan yaşından ziyâde olan hocasının hizmetini görmeye başladı. Bu hizmetlerinden çok memnun olan Muhammed Üftâde; "Oğlum! Padişahlar ardınca yürüsün." diye dua etti. O sene Üftâde (ks) vefat etti.

Aziz Mahmud Hüdayi Hz. leri(ks) manevi bir işaretle Trakya'ya gitti. Bir müddet sonra da Şeyhülislâm Hoca Sadettin Efendi vasıtasıyla İstanbul'a geldi. Küçük Ayasofya Camii tekkesinde hocalık yapmaya başladı. Bu arada Fatih Camii'nde, talebelere, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri verdi. Burada kaldığı müddet içinde, ilim ve devlet adamlarına kadar uzanan geniş bir muhit edindi. Bu arada, Üsküdar'da kendi dergâhının bulunduğu yeri satın aldı. Buraya dergâhını inşa eyledi. Dergâhında yüzlerce talebenin yetişmesi için çok uğraştı. Kısa zamanda namı her tarafta duyuldu. Akın akın talebeler dergâhına koştular. Hasta kalplerine şifa olan sohbetlerine kavuştular Pek çok alim yetişmiş.  1628 yılında Hakkın rahmetine kavuştu.

Aziz Mahmud Hüdayi (ks) Hz. Lerinin "Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kerre türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir.  Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmânlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!.." duası vardır. Aziz Mahmud Hüdayi (ks) Hz. Lerinin  Sultan I. Ahmed'in talebi üzerine yaptığı o dua çok manalı olup türbeyi ziyaret edenler ve dua edenler için bütün ulema ve evliya tarafından, bu duanın kabul olduğunu ve bu yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin vefat günlerine yakın öleceklerini haber verdikleri bildirilmiştir.

Aziz Mahmud Hüdayi (ks) Hz. Lerinin Camii ve türbenin adresi Aziz Mahmut Hüdayi Mahallesi, Aziz Mahmud Efendi Sokak, Cami İçi No:1 34672 Üsküdar/İstanbul, Türkiye


























 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder