Arkadaşlar İstanbul
evliyalarından Aziz Mahmut Hüdayi Hz.’lerinin (ks) türbesi ve Caminin yerini
tariften önce sizlere hayatından kısa bir bilgi vermek isterim.
Aziz Mahmut Hüdayi
Hz.’lerinin (ks) 1541 yılında Şereflikoçhisar’da doğmuştur. Çocukluğu
Sivrihisar'da geçmiştir. Medrese eğitimini istanbul' da tamamlamıştır. Edirne,
Mısır, Şam ve Bursa'da Kadılık ve Müderrislik yapmıştır. Halvet’îyye
Sufi
İslam
Tarikat’ının
bir alt sınıfına ait olan Bayram’îyye Tarikat’ının devamı niteliğinde bulunan Celvet’îyye (Celvetî)
Tarikat’ının
kurucusudur. Aziz Mahmud Hüdayi Hz.’lerinin (ks) otuz üç yaşında iken, hocası Nazırzâde ile
Bursa'ya gelmiş. Üç sene Ferhâdiye Medresesinde müderrislik yapmış. Üç sene sonra,
hocasının vefatı ile Bursa kadılığına getirilmiş. Bursa kadısı olarak vazifeye Aziz
Mahmud Hüdayi Hz.’lerinin (ks) kadılığı esnasında bir gece rüyasında Cehennem'i
ve Cehennem'in ateşinde tanıdığı bazı kimselerin yandığını görmüş. Bu korkunç
rüyanın verdiği dehşet ve üzüntü içindeki günlerde, bir hanım bir dava
getirmiş. Bu davadan sonra Bursa kadılığını bırakmış ki, hadise şöyleymiş: Bu
hanımın fakir kocası "Eğer bu sene de hacca gidemezsem seni üç talak ile
boşadım." demişti ve o günlerde Bursa'da, halkın manevi terbiyesi işi ile
meşgul olan veliyullahtan Muhammed Üftade Hz.’lerinin (ks) himmeti ile 2 günde
hacca gidip geldiğini iddia etmekteydi. Kadı hayret ederek, mahkemeyi hacıların
dönüşüne bıraktı. Aradan günler geçti. Bursalı hacılar geldi. Mahkeme gününde
şahid olarak, fakirin hac vazifesini yaptığını, hatta verdiği emanetleri
getirdiklerini bildirdiler. Kadı, şahitlerin verdiği bu ifade ile davacı
hanımın nikâhı fesh etme isteğini reddetti.
Muhammed Üftade Hz.’lerinin (ks) talebe olmak arzusuyla yanına gidince şu cevabı almış: "Yazıklar olsun ey Kâdı Efendi! Herhâlde yanlış yere geldiniz. Burası yokluk kapısıdır ve biz bu kapının kuluyuz. Hâlbuki sen varlık sâhibisin. Bu hâlde ikimizin bir araya gelmesi mümkün mü? Senin ilmin, malın, mülkün, şânın ve mâmûr bir dünyân var. Bizim gibi kulların Allahü teâlâdan (cc) başka kimsesi yoktur. Atın bile gelmek istemeyip ayakları kayalara saplanmadı mı?" buyurdu. Bu sözler ve yaptığı hatâ Aziz Mahmud Hüdayi'ye(ks) çok tesir etti. Gözlerinden iki sıra yaş döküldüğü hâlde; "Efendim! Her şeyimi mübârek kapınızın eşiğinde terk eyledim. Dileğim talebeniz olabilmek ve hizmetinizi görmekle şereflenmektir. Her ne emrederseniz yapmaya hazırım." dedi. Bu samimi ifade üzerine Üftâde (ks) hz’leri buyurdu ki: "Ey Bursa kâdısı! Kâdılığı bırakacak, bu sırmalı kaftanınla Bursa sokaklarında ciğer satacaksın. Her günde dergâha üç ciğer getireceksin!" Her şeyi bırakacağına, her emri yerine getireceğine söz veren Aziz Mahmud Hüdayi (ks ) Hz’leri derhal kâdılığı bırakıp ciğer satmaya başladı. Sırtında sırmalı kaftanı olduğu halde, ciğerleri, Bursa sokaklarında, "Ciğerci! Ciğerci!" diye diye bağırarak satıyordu. Bir yandan da hocası Muhammed Üftade Hz.’lerinin (ks) hizmetinde bulunuyordu. Aziz Mahmud Hüdayi (ks ) Hz’leri her sabah erkenden kalkarak hocasının abdest suyunu ısıtıp hazır ederdi. Bir sabah ise uykuya dalmış ve ancak son vakitte uyanabilmişti. Derhâl ibriği aldı. Fakat ısıtmaya vakit yoktu. Çünkü hocasının ayak seslerini işitiyordu. İbriği göğsüne bastırmış bir halde kalakaldı. Üftâde eğilerek; "Haydi evlâdım suyu dök." dedi. Hüdayi ise ibriği göğsüne bastırmış hâlde duruyor ve buz gibi olan suyu hocasının eline dökmeye kıyamıyordu. Üftâde tekrar; "Haydi evlâdım! Ne duruyorsun? Geç kalacağız." deyince, çekine çekine ve korkarak suyu dökmeye başladı. Ancak hocasının sözü onu bir kat daha şaşırttı. "Evlâdım Mahmud bu su ne kadar ısınmış böyle. Bunu normal ateş ile ısıtmayıp, gönül ateşi ile ısıtmışsın. Bu hâl artık senin hizmetinin tamam olduğunu gösteriyor." Böylece Muhammed Üftâde(ks), Hüdayi'ye(ks) icâzet, diploma verdi ve onu çocukluğunu geçirdiği Sivrihisar'a, İslâmiyeti yaymak, emir ve yasaklarını bildirmek üzere gönderdi. Aziz Mahmud Hüdayi (ks), âilesiyle birlikte Sivrihisar'a giderek hizmete başladı. Ancak burada sâdece altı ay kadar kalabildi. Hocasının ayrılığına dayanamayarak tekrar Bursa'ya geldi. Bursa'ya geldiği günlerde, doksan yaşından ziyâde olan hocasının hizmetini görmeye başladı. Bu hizmetlerinden çok memnun olan Muhammed Üftâde; "Oğlum! Padişahlar ardınca yürüsün." diye dua etti. O sene Üftâde (ks) vefat etti.
Aziz
Mahmud Hüdayi Hz. leri(ks) manevi bir işaretle Trakya'ya gitti. Bir müddet
sonra da Şeyhülislâm Hoca Sadettin Efendi vasıtasıyla
İstanbul'a geldi. Küçük Ayasofya Camii tekkesinde hocalık yapmaya başladı. Bu
arada Fatih Camii'nde, talebelere, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri verdi.
Burada kaldığı müddet içinde, ilim ve devlet adamlarına kadar uzanan geniş bir
muhit edindi. Bu arada, Üsküdar'da kendi dergâhının bulunduğu yeri satın aldı.
Buraya dergâhını inşa eyledi. Dergâhında yüzlerce talebenin yetişmesi için çok
uğraştı. Kısa zamanda namı her tarafta duyuldu. Akın akın talebeler dergâhına
koştular. Hasta kalplerine şifa olan sohbetlerine kavuştular Pek çok alim
yetişmiş. 1628 yılında Hakkın rahmetine
kavuştu.
Aziz
Mahmud Hüdayi (ks) Hz. Lerinin "Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda
bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kerre türbemize gelip rûhumuza Fâtiha
okuyanlar bizimdir. Bize mensub olanlar,
denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmânlarını
kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de
ölümleri denizde boğularak olmasın!.." duası vardır. Aziz Mahmud Hüdayi (ks)
Hz. Lerinin Sultan I. Ahmed'in talebi
üzerine yaptığı o dua çok manalı olup türbeyi ziyaret edenler ve dua edenler
için bütün ulema ve evliya tarafından, bu duanın kabul olduğunu ve bu yola
mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin vefat günlerine yakın
öleceklerini haber verdikleri bildirilmiştir.
Aziz Mahmud Hüdayi (ks) Hz. Lerinin Camii ve türbenin adresi
Aziz Mahmut Hüdayi Mahallesi, Aziz Mahmud Efendi Sokak, Cami İçi No:1 34672
Üsküdar/İstanbul, Türkiye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder