Arkadaşalar sizlere bu iki
mekândan bahsetmeden önce Eyüp Sultan hazretlerinden(r.a.) bahsetmek istiyorum.
Eyüp Sultan hazretlerinin (ra.) tam adı Ebu Eyyûb El-Ensari (r.a.) dir. Doğum
adı ise Halid bin Zeyd bin Kuleyb’dir. En büyük sahabelerdendir. Peygamberimiz
Hz. MUHAMMED (sav) Mekke’den Medine’ye
göç ettiğinde evinde misafir eden sahabedir. Bu sebeple kendisine bu olaydan
sonra mihmandar-ı nebevî de dendiği olmuştur. Bedir, Uhud ve Hendek Savaşı’nın
kahramanlarındandı. Peygamberimiz Hz.
MUHAMMED (sav)’in ‘İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne
güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” Hadisene şeref olmak için
ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul’a gelip cihatta katılmıştır. Burada vefat
etmiştir. Eyüp Sultan Hazretleri (ra) kabir yeri için ise; şehit olunca,
mezarını şu an bulunduğu yere defnederler. Cenaze törenini seyreden imparator
güler: ‘Bunlar da amma akılsız’ der, ‘Onlar gidince bizim o mezarı yok
edeceğimizi bilmiyorlar mı?’ Bunun üzerine Halife El Mehdi sert bir mektup
yazar ve öyle bir şey olduğu takdirde İstanbul’da taş üstünde taş
bırakmayacağını sert bir dille bildirir. Bu sert mektup üzerine İmparator
bizzat gelerek şu anki yeri koruma altına alır. Kuşatma kaldırıldıktan sonra
Rumlar ve Bizans İmparatoru da burayı sık sık ziyaret ederlermiş. Şeklinde
bilgiler vardır. Fakat Latinler İstanbul’u işgal edince her yerini olduğu gibi
burayı da talan eder ve türbeyi ortadan kaldırdıkları söylenmektedir. Türbenin
şimdiki yerini ise ; Akşemsettin hazretleri manevi keşif üzerine mezar yerini
tespit eder ve mezarın biri başına biri de ayakucuna olmak üzere iki fidan
dikip ertesi gün tekrar gelmek üzere ayrılır. Fatih Sultan Mehmet Han, kalbinin
mutmain olması için o iki fidanı gece vakti söktürüp şu anki girişte çeşmelerin
bulunduğu yere diktirir. Yüzüğünü ise Akşemsettin Hazretlerinin tespit ettiği
yere gömer. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde Akşemsettin Hz. gelir ve
doğruca ağacın olduğu yere değil bir gün önce tespit ettiği yere gider. Ve
yüzüğünü padişaha iade eder. Gerçekten o bölge kazılır ve Eyüp Sultan
Hazretlerinin hiç bozulmamış bedenine ulaşılır. Akşemsettin Hz ‘lerine
sorarlar: ‘Efendim o ağaçlarla ilgili neler söyleyeceksiniz?’ Gülerek ‘İyi
yapmışsınız o bölge de Eyüp Sultan Hazretlerinin(ra) yıkandığı yerdir’ der.
Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet Hazretleri o bölgenin çevrilmesini ve her
bölgeye bir çeşme yapılmasını emreder. bugün gördüğümüz çeşmeler o çeşmelermiş.
Eyüp Sultan Camii ve türbesi İstanbul’un Eyüp semtinde bulunmaktadır.
Metrobüsle Ayvansaray durağından, tramvayla Topçulardan, otobüsle ise Zalpaşa
durağında inerek gidebilirsiniz. Eyüp Sultan Camii ve türbesi 1459 yılın da
inşa edilmiştir. 1733'de yeni uzun minareler yapılmış. 1823'de deniz tarafındaki
minareye yıldırımla hasar gördüğü için yeniden inşa edildi.
Merkat caminin kuzey tarafında ve iç avlunun hemen önündedir. Türbenin mimarı
özelliklerinden biraz bahsedersek sekiz köşeli olup tek kubbelidir. Kesme
taştan yapılmıştır. Kubbe cephe yüzlerine oturtulmuş. Cephe köşelerine kabartma
sütunlar yapılmış. Pencere söveleri mermerdir. Alt pencerelerin pirinçten dökme
kapakları vardır. Cami ise; dikdörtgen planda olup mihrabı çıkıntılıdır. Merkez kubbe altı
sütun ve kalın kâgir desteklidir. Dış avlunun caddeye açılan iki kapısı vardır.
İç avlu 12 sütuna müstenit 13 kubbelidir. Avlunun ortasında şadırvan vardır.
Eyüp Sultan Camiisi ve
Türbesi cuma, kandil ve bayram günleri ziyaretçilerle dolup taşmaktadır.
Kısmetini açmak isteyen kızlar, yeni evlenenler, sünnet çocukları, iş ters
gidenler ve çeşitli istekleri dilekleri olan kişiler tarafından ziyaretçi
akınına uğramaktadır. Eyüp Sultan Hz.
Lerini (ra) vesile kılarak dualarda bulunmaktadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder